Eyvah ki eyvah bir mah ki ben âh ettikçe oldu nur-ı mücessem,
Yandı felekler çalkandı ervâh, derdimden oldu âlem müellem.
Gitmiş o dilber, ol mah, o server, koymuş şu cismim bî-can ü bî-ser;
Ölmek değildir işten o demler, buymuş hakikat: hicran mukadder.
N’olurdu bahtım mâmur olaydı ya dil duraydı meş’ur olaydı,
Üftadelikten âzâd olaydı derken dübâre dil aşka kandı.
Leylen hamûştu, coştu nehâren, yekrenkti nâgâh oldu mülevven;
Âfak mülevven, eflâk mülevven, şevkinden oldu âlem mülevven.
Harab mı oldun sen aşk elinden, âbâd mı oldun oldun da hemdem?
Gönlüm durulsa, uslansa birden, geçmiş devirler yaşlansa madem.
Ömründe bir kez bulsan felah sen; geçsen şu suret perestişinden,
Nâkıs ü tammı bir tefrik etsen, bütânı kırsan, hüccâbı yensen...
Ünsiyyet içün gelmiş cihâna, dalmış Enis bu emvâc-ı aşka,
Leylâ’yı koysa, Mevlâ’yı bulsa, gelse yakîne, huzûra varsa...
Enis TOMBUL
12/03/2010
mah: ay
nur-ı mücessem: nur dolu, nurla şekillenmiş
ervâh: ruhlar
müellem: elemli
server: baş çeken
bî-can ü bî-ser: cansız ve başsız
hicran: ayrılık
mâmur: yapılı, âbâd
dil: gönül
meş'ur: şuurlu, akıllı
üftadelik: düşkünlük
dübâre: yeniden, bir kere daha
leylen: geceleyin
hamûş: sessiz
nehâren: gündüz (vakti)
nâgâh: ansızın
yekrenk: tek renk
mülevven: rengârenk
âfak: ufuklar
eflak: felekler
hemdem: solukdaş, arkadaş
perestiş: tapınma
nâkıs ü tamm: eksik ve bütün
tefrik etmek: ayırt etmek
bütân: putlar
hüccâb: perdeciler
ünsiyyet: ahbaplık, dostluk (ayrıca Enis isminin kökü)
emvâc-ı aşk: aşkın dalgaları
yakîn, huzûr: tasavvuf makamlarından; Allah'a yaklaşmakla, O'nu bilmekle elde edilir, yakîn huzûru önceler